Ketojenik Diyet Nedir?
Ketojenik diyet, son yıllarda hem kilo kontrolü hem de bazı hastalıkların tedavisinde ön plana çıkan düşük karbonhidrat, yüksek yağ içeren bir beslenme biçimidir.Yazımızda detaylı bir şekilde bu diyet yönetemini hadi gelin beraber inceleyelim.
Vücudumuz glukoz denen şeker ile enerji üretmektedir. Bu sürecin iki önemli hormonu mevcuttur: insülin ve glukagon. Açlık durumlarında şeker yani glukoz azalırsa, keton denilen kimyasal ürünler beynimiz tarafından enerji amaçlı kullanılabilmektedir. Genelde günlük 130 gr’a kadar şeker alındığında beyin keton kullanmak zorunda kalmamaktadır.
Genelde beslenme önerilerinde yağ, protein ve karbonhidrat alımı için dozlar belirlenmiştir. Yağ için %20-35, protein için %10-35, karbonhidrat için ise bu oran günlük enerji ihtiyacının %45-65 olarak belirlenmiştir. Yani günlük 2000 kalori ihtiyacı olan kişi, 900-1300 kaloriyi karbonhidrattan karşılamalıdır. 1 gr karbonhidrat 4 kaloriye karşılık geldiğinden, günlük 225-325 gr (900/4=225 gr ,1300/4=325 gr) karbonhidrat tüketmelidir. Fakat aslında yapılan çalışmalar ve araştırmalar hiç karbonhidrat alınmasa da vücudun kendisinin karbonhidrat ihtiyacını karşıladığını göstermektedir. Bu şu anlama gelmektedir: yağ ve protein alımı şart olmakla birlikte şeker alımı şart değildir.
Ketojenik diyette standart diyetin aksine günlük kalori ihtiyacının %78-86’sı yağlardan, %8-12’si proteinlerden, %2-10’u karbonhidratlardan karşılanmaktadır.
İdeal Diyet Seçiminde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Peki ideal diyet seçimi nasıl olmalıdır? İdeal diyet yeterli beslenmeyi sağlar, inflamasyonu yani iltihap süreçlerini azaltır, insülin direncini düzeltir ve vücut ağırlığının normal sınırlarda olmasını sağlar. İdeal diyet uzun vadeli sürdürülebilir olmalı ve alerjen olmamalı, kişinin diyeti devam ettirmek için istemesi ve arzulanması için gerekli uygunluğa sahip olmalı, aynı zamanda gıdaya karşı hassasiyetlerin olmayacağı bir şekilde kişinin tolere edebileceği uyumda olması önerilmektedir. Tabi bu söylediklerimize dini, sosyal ve kültürel alışkanlıklara uyumluluğu da eklemek gerekir. Bu söylenilen bir beslenme önerisinin zorluğu zaten okunduğu anda bile anlaşılabilmektedir.
Epigenetik yapı da ideal gıda seçimi için önemlidir. Genetik varyasyonlar bireyin yiyeceklere tepkisini değiştirebilir, hatta genellikle sağlıklı olarak kabul edilen besinler bile bazı olumsuz tepkilere neden olabilmektedir. Laktoz intoleransı, glukoz-6-fosfat eksikliği gibi özel durumlar buna örnek verilebilir. Laktoz intoleransı olan kişilerde diyetten sütü çıkarmak veya sınırlamak gerekir. Aynı şekilde glukoz-6-fosfat eksikliğinde fava fasulyesi, sülfitler ve kininler diyetten çıkarılmalıdır.
Nutrigenomik beslenme, kişinin genetik ve epigenetik yapısına ilişkin olarak düzenleyici uygun beslenmeyi araştırır. Özellikle insülin direnci, kanser ve nörolojik hastalıklarda bu tarz beslenme önerileri büyük heyecan yaratacak sonuçlar ortaya koymuştur.
Vücudumuzda iltihap sürecini başlatan bazı hücre ürünleri vardır. Bu hücresel salgılanan maddelere inflamatuar sitokin denmektedir. Bu sitokinler, insülin direnci olan yağ dokularından sentezlenmektedir. Bu, obezite ile ilişkili iltihabi sürecin ana sebebi olarak belirtilmektedir. Bu uzun süreli iltihabi baskı, DNA ve hücre zarına zarar vermektedir. Gittikçe hücresel haberleşme ve tamir mekanizmaları bozulur. İşte obezite sorunu yaşayan kişilerde keton cisimleri, iltihabi sitokinlerin seviyesini azaltmaktadır. Bu da ketojenik diyeti popüler hale getirmektedir.
Aynı şekilde yukarıda bahsedilen iltihabi süreç, insülin hormonunun artmasına neden olur, insülin direnci ile ateşi körükler nitelikte şiddet artırıcı etkiyle karşımıza çıkar. Bu bakımdan insülin direncini azaltıcı diyet, ideal beslenme türü olacaktır. İnsülin direnci aynı zamanda kanserler (göğüs, prostat ve kolon kanserleri) için risk faktörü olan obezite ile de bağlantılıdır. Yakın zamanda insülin direncinin Alzheimer için de risk faktörü olduğu belirtilmiştir.
Bu söylenenler için en ideal çözüm kilo vermektir. Ketojenik diyetin en çok verilen geri bildirimi kilo vermektir. Fakat kilo kaybı, riskli kişilerde (zayıf ve kanser hastalarında) daha büyük sorunlara neden olacağından bir uzman gözetiminde önerilerle ideal diyet seçmek gerekmektedir. Özellikle ketojenik diyette direnç egzersizleri, kas kayıplarının önlenmesi için yapılması gereken en önemli aktivitedir.
Sağlıklı yaşamın en önemli hücresel organellerinden biri olan mitokondri sağlığı da ideal beslenmeyle korunmalıdır. Ketojenik beslenmenin bu organelin sağlığını korumasında da önemli etkileri olmaktadır. Mitokondri, enerji metabolizmasında şekerden enerji elde ettiğimiz organeldir.
Günümüzde düşük karbonhidratlı diyetin, insülin hassasiyetini artırdığı ve ilaçlarla düzenlenmenin azalması yönünde insülin ihtiyacını düşürdüğü ve kan şekerini kontrol altına almasında önemli olduğu belirtilmektedir. Yani düşük karbonhidrat alımı, insülin metabolizmasında normale dönmeyi hızlandırır. Ketojenik diyette karbonhidrat kısılır, protein ihtiyaç kadar alınırken enerjinin %80’ini yağlardan karşılamak hedeflenir.
Epilepsi için de ketojenik diyet önerilmektedir. Ayrıca polikistik over sendromlu hastalarda da (PCOS) ketojenik diyetin faydalı olabileceği belirtilmektedir.
Nörolojik pek çok hastalığın önlenmesi ve tedavisinde ketojenik diyet önerilmektedir. Otizmden Alzheimer, Parkinson gibi pek çok nedeni karanlık nörolojik durumlar için faydalı bir diyet yöntemidir. Epilepsi ve duygu durum bozukluklarında da ketojenik diyeti öneren uzmanlar mevcuttur.
Ketojenik diyete başlamadan önce bir risk/fayda analizi için uzmanlardan destek almak çok önemlidir. Bu fayda/risk değerlendirmesinde beslenmeden tutun da genetik faktörlere kadar pek çok şey gözden geçirilmelidir. Gıda alerjileri ve diğer testler laboratuvar ile araştırılmalıdır.
Ketojenik diyet sırasında gerekli omega 3 desteği mümkünse sıvı formda tercih edilmeli , yeterli protein alınmalıdır. Protein alım miktarı genelde kilogram başına 0,8 gr’dır. Yaşlılar, sporcular, ameliyat sonrası iyileşme sürecinde olanlar ve hastalığı olanlarda protein ihtiyacı artabilmektedir. Antioksidan içeriği güçlü protein desteği bu süreçte katkı sağlayacaktır. Özellikle vitamin A, D, E ve K2 sağlanması önemlidir . Minerallerden kalsiyum, magnezyum önemlidir .
Diyet Önerileri ve Uyarılar
Diyet yapmak isteyen kişilere her koşulda şekerden kaçınmaları ve diyetlerinde tahıllar, baklagiller, meyveler ve kök sebzelere küçük miktarda yer vermeleri önerilmektedir. Aşırı kilo kaybından sakınmak ve mutlaka bir uzman gözetiminde diyet yapmak gerekir.
Yazan:Dr. Murat Doğan